Geçtiğimiz aralık başında, reçetesiz antibiyotik satışını engelleme konusunda sıkı bir kampanya başladı. Bakanlık dört bir yandan bastırıyor.
İl Sağlık Müdürlüklerinden eczacı odalarına tebligatlar geliyor. Odalar bunları web sitelerinde ard arda yayınlıyor. Deniliyor ki; Reçetesiz ilaç kullanmak yasaktır, reçetesiz antibiyotik vermek en çok yasaktır.. Yakalarsak yakarız.. 6197'nin kapı gibi 44. maddesi var..!
Reçetesiz antibiyotik vermenin "En çok yasak.." olduğunu şöyle anlıyoruz; bir tebligatta diyor ki: "... ilaçların, özellikle antibiyotiklerin reçetesiz satılmamasına yönelik olarak.."
İl Sağlık Müdürlüğünün müfettişleri kol geziyor eczanelerde ve her denetimin sonunda eczacıya sıkı bir tembihat geçiyorlar.. "Antibiyotikleri asla reçetesiz vermeyeceksiniz, çok sıkı peşindeyiz, yakalarsak siz düşünün.." Bu arada bu cümleyi yazıya renk katmak için yazmıyorum. Aynıyla vakidir..!
Gazetelere, web sitelerine bakıyorsunuz.. Sağlık sayfalarında hafta sekiz gün dokuz antibiyotik haberi..
Aralık ayının son günlerinde yeni bir aşamaya geçiliyor. Antibiyotik testi..! Doktor hastaya önce test yaptıracak, test sonucuna göre antibiyotik verecek..! Test zorunlu..! Testin adı “Strep.pyogenez hızlı polimeraz zincir reaksiyon testi". Kamu antibiyotik testini toplu olarak satın alacak.. Yılda 90 milyon reçeteden söz ediliyor.. Bütçesi hakkında 200 milyon TL ile 400 milyon TL arasında değişen rakamlar var..
Bu aşamada bir gazetede, sözü edilen antibiyotik testini üreten firmanın, iktidara yakınlığını anlatan bir haber yayınlanıyor. Şirket ortağı "Önümüzdeki günlerde bu konuda bir açıklama yapacağız" demekle yetiniyor şimdilik..
Geçtiğimiz hafta sonunda ise bir üniversite, bütün büyük gazetelere tam sayfaya yakın bir ilan veriyor. İlan mı, reklam mı, haber mi ilk bakışta belli değil. Kenarında bir yerde "Bu bir ilandır yazıyor.. Üniversite kendine iş edinmiş, antibiyotik tehlikesi üzerine sayfa boyu ilan veriyor..!
İşinin ehli olduğu anlaşılan profesörlerimiz yazılar yazmışlar.. İlanın genel başlığı antibiyotik tehlikesi üzerine, profesörün yazısı bitkilerin pek çok hastalığı tedavi ettiği üzerine..
Şimdi buraya kadar anlattıklarımıza bir yekün çekelim..
Kimsenin gereksiz antibiyotik kullanımını azaltma yolundaki çabalara söyleyeceği bir lafı olmamalı. Bu gerçekten çok ciddi bir tehlike..
Gereksiz antibiyotik kullanımı o kadar ciddi bir tehlike ki; batıdaki bilim çevreleri, antibiyotiğe karşı direnç gelişmesi nedeniyle çok uzak olmayan bir gelecekte, antibiyotiklerin artık hastalıkları tedavi etmeyeceği ve bunun insan ırkının sonu olabileceği noktasına kadar vardırıyorlar işi.. İlaç firmalarına yeni kuşak dayanıklı antibiyotik üretmeleri için on milyonlarca dolar hibe eden devletler var..!
İşin bir de aması var.. Buna Türkçede
"Makul" olmak deniyor,
"Ülke gerçekleri" deniyor,
"Vur deyince öldürmemek" deniyor,
"Yanlış yere bakmak" deniyor,
"Ölçü" deniyor.
Buyrun kısa bir analiz:
2013'de reçetelerin yüzde 40'ında antibiyotik yazılı olduğu açıklandı..
Yani ne diyorsunuz? "Doktorlar gereksiz yazıyor" mu diyorsunuz?
En çok antibiyotik kullanımının "Güneydoğu bölgesinde" olduğu açıklandı. Diyarbakır yüzde 55, Şanlıurfa, Gaziantep yüzde 52..
Yani ne diyorsunuz? Bu yörelerdeki doktor "İşi bilmiyorlar" da, o yüzden bu kadar çok yazıyorlar mı diyorsunuz?
Yani ne diyorsunuz? Diyarbakır'ın, Urfa'nın falanca ilçesinde bir abi, eczanenin kapısına dayanmış, karısı çocuğu evde hasta ve eczacı ona hayır diyecek, git önce testini yaptır..! Öyle mi?
En az antibiyotik kullanımı Karadeniz'de.. Sinop, Rize yüzde 23..
Karadeniz insanı kullanmıyor antibiyotiği işte.. Rakamlar söylüyor.. Buna ne diyorsunuz?
Acaba nedeni, mesela havası olabilir mi..!?
Neticeten şu unutulmamalı ki bu tür konuların asıp keserek çözüldüğü görülmemiştir. Hele ki bir yerlerinden nemalanma (!) kokuları sızıyorsa hiç çözülmez.
Son tespit şudur ki; gereksiz antibiyotik konusu, eczacıyı yok sayarak, ona baskı yaparak çözülecek konulardan değildir.. Eczacı ile birlikte hareket etmeyi denemek kimsenin aklına gelmiyor mu? Yoksa mesele, başka mesele mi?