Siz bu iki olayın tesadüfen arka arkaya geldiğini mi sanıyorsunuz?
İsterseniz sanmaya devam edebilirsiniz..
Biz sanmıyoruz..
Gazetecilikte böyle tesadüflere yer yoktur..
Ama rüzgar vardır.. Haber rüzgarı..!
Arkasından fırtına gelir..
Konuya döneceğim, önce duruma bir bakalım..
18 Ocakta büyük bir gazetenin okunan bir köşe yazarı "..para üstü verebilmek için 5 yıl okula giden eczacılık öğrencileri.." dedi..
Sadece 4 gün sonra, televizyonda bir ana haberde "Kötü niyetli, eczacılar.." dendi..
Sonra baktım, dillerde yine aynı laf..
Özür dilesin..!
Ertesi akşam diledi.. Diledi de ne oldu?
"Kötü niyetli eczacılar" söyleminin toplumda yarattığı algının zararını giderebildi mi bu özür..
Haberin içinde vurgulanan cümle şu.. "Kötü niyetli eczacılar..!"
Lafı istediğiniz tarafa çekebilirsiniz ya da isteyen meşrebine göre istediği gibi anlayabilir..
Kısacası, "Zarar verilmiş, eczacılık mesleği bir darbe daha yemiştir.."
Fox TV ana haber sunucusu tweet yayınlıyor..
Diyor ki: "Biz art niyetli dürüst olmayanları haber yaptık.."
Diyor ki: "Kalbi kırılan her bir arkadaştan özür dilerim.."
Bunlar boş laftır.. Yapılan bal gibi hedef göstermektir..
Meslek odaları, sendikası ayrıntılı olarak yazdılar. Üslubu, sunumu bir kenara bırakın haberde çok ciddi maddi hatalar var. Adı geçen bir TV kanalına, ana haber sunucusu olmayı başaran gazeteci, böyle hatalar yapmaz. Fatih Portakal da yapmaz..
Çünkü konunun Fatih Portakal ile bir ilgisi yoktur. Bu nedenle meseleyi sunucunun özür dilemesi biçimine sokmak büyük hatadır..
Çünkü konu sunucunun değil, kanalın duruşu, kanalın konumu, kanalın meseleye bakışıdır..
Yazının başında fırtına geliyor demiştim..
Biraz basın analizi yapalım..
1978'de gazeteciliğe başladığımın ilk haftasıydı, hocam Kemal Bisalman, Bab-ı Ali'deki lakabıyla "Deli Kemal", haber başlıklarının arkasını okumayı anlatıyordu. Şöyle demişti o günkü gazeteyi incelerken. "Çocuklar" demişti, bir haber gazeteye başlıca iki nedenle girer. Ya "Haber" dir, girer; ya da birisinin bir yere bir mesajı vardır, o nedenle girer. Zaman, Bisalman'ın bu öğretisini çok kez doğruladı..
Bir ülkede birileri özellikle ekonomik bir operasyon yapmaya niyetlendiyse, son zamanların yaygın deyimiyle, bunu bir kısım basını arkasına almadan yapamaz. Hatta sırf ekonomik veya siyasi operasyonlara arka çıkması için gazete çıkarıldığı da görülmüştür tarihte.. Şimdi devir TV devri..
Artık basın patronları arasında sadece gazetecilik yapanı kalmadı gibi. Onlar birer iş adamı. Bunu eleştirdiğimi sanmayın, sadece bir tespit yapıyorum. İş adamlarının da işleri olur. İlaç satmak da bir iştir, hele bunun kremasını eczacıların elinden alacak mekanizmaları oluşturabilirseniz.
Lafı ters anlamaya meraklı olanlar için hatırlatayım. Tabii ki basın patronlarının hepsi demiyoruz.. Ama şu artık açıkça görülüyor, biri veya birileri bazı konulara açıkça destek çıkıyor..
Bu sözüme "Komplo teorisi" diyenler olacaktır. Teori mi "İnce ayarlı uygulama" mı birlikte göreceğiz..
Neticeten diyeceğimiz şudur eczacı arkadaşlar; rüzgar çıkmıştır, bunun arkası fırtınadır..
Ne yapılması gerek? Bunu meslek birliği daha iyi biliyor olmalı. Bizim gördüğümüz birileri ha babam eczacılara giydiriyor, meslek birliği ise de babam özür dilesinler diye yazı yayınlıyor. Demek ki eczacıların hakları böyle korunuyor..
Önerimiz "Özür dilersinler..!" duyuruları için sitelerinde ayrı bir sayfa açmalarıdır. Görünen o ki lazım olacak..!