"Dermokozmetik müşterisini mutlu etmek zor..!"

Göktürk, Narçiçeği Eczanesinin sahibi Sinem Aral ile eczacılığın güncel sorunlarını konuştuk; dermokozmetik, eşdeğer ilaçlar, hasta davranışları..

Göktürk aslına bakarsanız İstanbul'un Eyüp ilçesinin bir köyü. İdari bakımdan köy, muhtarlıkla yönetiliyor ama bildiğiniz köylerden değil. Son yılların yükselen trendi..! Kemer Country'nin kurulmasından itibaren gelişmeye başladı ve bugün marketinde Pascal Nouma'ya, kebapçısında Ayşe Arman'a ya da kafesinde bir dizi oyuncusuna rastlamak şaşırtıcı değil..

Sinem Aral, Göktürk'de Narçiçeği eczanesinin sahibi. 31 yaşında, çeşitli firmalarda mesul müdürlük, ürün müdürlüğü yaptıktan sonra 2010'da kendi eczanesini açmış. Eczacılığın güncel sorunları üzerine röportajımıza başlıyoruz.

Eczane açmak için neden Göktürk?

Biz aslında Göktürk'ü yaşam yeri olarak seçtik. Buraya gelirken bir eczane açma düşüncesi şekillenmemişti.. Yerleştikten sonra biraz da eşimin teşvikiyle açtım eczanemi.

Serbest eczacılığa geçtiğinize pişman mısınız?

Hayır, yıllarca çeşitli firmalarda çalıştım, en çok burada mutlu olduğumu söyleyebilirim.

Serbest eczacılık beklentilerinizi ne kadar karşıladı?

Burada iki farklı kesim yaşıyor. Sonradan gelip yerleşen varlıklı, üst sosyokültürel yapıdan insanlar ve köyün eski yerel halkı. Bu iki kesimin yaklaşımı, yaşantısı ve alışkanlıkları birbirinden farklı. Benim eczanem daha yerel kısımda. Burada insan ilişkileri açısından çok mutluyum..

Raflarda dermokozmetik ürünler de görüyorum.

Evet ilk açtığımızda dermokozmetik ürünlere biz de girdik, üst segment yoğun diye düşünerek seçtim ama yanlış oldu, hatalı bir seçimdi.

Neden hatalı olduğunu düşünüyorsunuz?

Benim bulunduğum kesimde yerel halk daha yoğun, tüketim alışkanlıkları farklı.. Şöyle söyleyeyim, merkeze daha yakın alt kesimdeki eczanelerde dermokozmetik satışı 100 ise bende 5 diyebilirim.

Ama daha karlı olmalı..

Evet dermokozmetik ürünler konumu uygun olan eczaneler için önemli bir gelir kapısı. Ancak dermokozmetik müşterisini mutlu etmek hiç kolay değil.. Beklentisi büyük, ürünler de ucuz değil. Üründen bir nedenle memnun kalmadığında gelip eczacıyı buluyor. Kim ne derse desin, dermokozmetik ürünlerde işin ticari yanı ağır basıyor.

Bu konuda ne diyorsunuz?

Yaşadıktan sonra gördüm ki, ben tücccar olmak istemiyorum, malımı herkese beğendirmek zorunda kalmamalıyım. Tüccar olmak beni mutlu etmiyor. Ben eczacılık işinin danışmanlık kısmını yapmak istiyorum. Beni, bu mutlu ediyor..

O zaman biraz ilaç dünyasından konuşalım, mesela son zamanların tartışma konularından eşdeğer ilaçlar..

Gördüğüm, izlediğim kadarıyla hastaların eşdeğer ilaçlara inancı biraz sarsıldı. Bunun bir nedeni, ortada aynı konuda çok fazla eş değer ilaç olması. Kimi zaman eşdeğerler arasındaki fiyat farkı da çok olabiliyor. O zaman hasta düşünüyor bunların hepsi eşdeğer ise fiyatları neden birbirine eşdeğer değil?

Siz eşdeğeri önerdiğinizde hastanın ilk tepkisi ne oluyor?

Her reçetede aynı tartışma bir kere yaşanır. "Doktorun yazdığı ile aynı mı?" Doktor da o reçetede orjinali yazmış değil, o da eşdeğer ama hasta için o, "orjinal" ilaçtır..

O zaman ayrıntılı açıklamak gerekiyor tabii..

Açıklama yapmak bizim görevimiz, sözünü ettiğim danışmanlık konusu da bu demek zaten ama ciddi bir kaynak kirlenmesi var.. İnternet, Tv programları vs.. Aklı karışmış bir kesim var.. Mesela vitamin, balık yağı konusunda herkes uzman.. "Onunla ilgili bir şey okumuştum aman o olmasın..", "Onunla ilgili bir şey seyrettim geçenlerde onu vermeyin" Kim yazmış, kim söylemiş, kim uydurmuş o belli değil..

Biraz yorucu oluyor galiba..

Olmaz mı, bir de güvensizler var. İlacın kutusuna bakar ve azarlayıcı bir ses tonuyla sorar: "Bunun üzerinde ağrı kesici yazmıyor..!?", "Bunun üzerinde kas gevşetici yazmıyor..!?"

O zaman ne yapıyorsunuz?

Ne yapalım anlatıyoruz, kutunun üzerindeki hangi kelimenin ağrı kesici anlamına geldiğini.. Geçenlerde bir hastaya yeni sentetik penisilin türevi çıkardık. İnanmadı doktorunu aradı.. Her şeye rağmen ben mesleğimi seviyorum ve burada mutluyum..