Eczacılıkta İlkler
Anadoluda ilk eczaneler:
Selçuklu döneminde kurulan hastanelerde açılmıştır. Bunların ilki de Kılıç Arslanın kızı Gevher Nesibe Sultan ın vasiyeti üzerine, 1206 yılında Kayseride yapılmış olan Gevser Nesibe Sultan Şifahanesi'nde bulunmaktadır.

İstanbul'da halen çalışmakta olan en eski eczane:
1757 yılında Bahçekapı semtinde açılmış olan "İki kapılı eczahane"dir. Bu eczanenin ilk defa kimin tarafından açıldığı kesin olarak bilinmemektedir.1891 yılında Eczacı Gorgi Tülbentçiyan'a geçmiştir. 1902 yılında ise Batis Gorgi Tülbentçiyan devralmıştır. Bu eczacı , eczanenin 1957 yılına kadar sahibi olmuş ve 1946 yılında Bahçekapıdan Talimhane semtine nakletmiştir. Bu eczacını vefatı üzerine oğlu Jorj Tülbentçi tarafından yönetilmeye başlanmıştır. İki kapılı eczane halen Taksim, Talimhane semtinde bulunmaktadır.

Eczacılığın ilk kez bağımsız bir sanat ve meslek olarak kabulü:
İlk eczacılık nizamnamesi, 2 şubat 1861 tarihinde yürürlüğe giren "Belediye ispençiyarlık sanatının icrasına dair nizamname" dir. (Reglement sur l'exercice de la pharmacie civile) Böylece o güne kadar belli yazılı kuralları olmayan eczacıların çalışmaları bir nizama sokulmak istenmiştir. Bu nizamname ile eczacılık bağımsız bir sanat ve meslek olarak kabul edilmiştir.

İlk Eczacılık Derneği:
Derneğin adı Société de Phar- macie de Constantinople'dür. 9 Haziran 1879 tarihinde kurulmuştur. Bu derneğin kurucu üyeleri ve ilk yönetim kurulu üyeleri tümüyle azınlıktan eczacılardır.

İlk Türkçe kodeks:
İlk Türkçe kodeks (Dustur- ül- Edviye), Mekteb-i Mülkiye, Fenni ispençiyari muallimi Dr. Binbaşı Hüseyin Bey tarafından 1866 tarihinde yazılmıştır. Fransız kodeksi "Pharmacopee Francaise" nin Türkçe'ye çevirisidir.

İlaçlar ile ilgili en eski bilgiler:
İlaçlarla ilgili ilk bilgilere Milattan 3000 yıllarına ait Sümer tabletlerinde rastlanmıştır. M.Ö. 1500 yıllarına ait Mısır papirüslerinde de ilaç yapımı konusunda ayrıntılı bilgi olduğu görülmüştür.

İlk eczacılık öğretimi:
İstanbul’da 1839 yılında Mekteb-i Tıbbiyye-i Adliyye-i Şâhâne’de açılan üç yıl süreli eczacı sınıfı ile başlamıştır. Daha önce eczacılar Avrupa ülkelerinde de olduğu gibi usta-çırak yöntemiyle yetişiyordu. Bu sınıfa başlangıçta yalnız askerî yatılı öğrenciler alınıyor ve mezun olduklarında askerî hastahanelerde görevlendiriliyorlardı. 1858 yılından itibaren alınan sivil ve gündüzcü öğrenciler de eczacılık okumaya başlamışlardır.

Bu dönemde sivil eczacı ihtiyacını karşılamak için çıraklıktan yetişen kişilere de eczacı dükkânı açma izni veriliyor, ancak bunların Mekteb-i Tıbbiyye-i Adliyye-i Şâhâne hocaları arasından seçilen bir heyet tarafından imtihan edilmeleri ve eczacı ustası olduklarına dair bir tezkire almaları gerekiyordu. Bu şekilde eczahane açma hakkını alan kişilere “İkinci sınıf eczacı”, eczacı sınıfından veya dış ülkelerdeki bir eczacı okulundan diploma alanlara ise “Birinci sınıf eczacı” unvanı veriliyordu. 1863 yılından itibaren 1861 tarihli "Belediye İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamnâme" uyarınca çıraklıktan yetişen kişilere “Eczacı Ustası” unvanı verme yöntemi kaldırılmıştır.

1867’de Mekteb-i Tıbbiyye-i Mülkiyye-i Şâhâne’de de bir eczacı sınıfı açılmış, 1908 yılında ise askerî ve sivil tıp okullarının birleştirilmesi üzerine eczacılık sınıflarının ikisi de kapatılarak idari yönden yeni kurulan Tıp Fakültesi’ne bağlı Eczacı Mekteb-i Âlîsi açılmıştır. 1909’da Kadırga’daki eski Mekteb-i Tıbbiyye-i Mülkiyye-i Şâhâne binasında (Menemenli Mustafa Paşa Konağı) eczacılık öğretimine başlayan bu okul, 1960 yılına kadar Türkiye’de eczacılık öğretimi yapılan tek kurum olarak kalmıştır. 1960 yılında Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi öğretime başlamıştır. Bunu 1962 yılında, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi izlemiştir.

Eczanelere ilk sınırlama: “Eczacı Gediği”
1831 yılında Beyoğlu semtinde çıkan bir yangın sonunda bu semtteki eczane sayısını 25 ile sınırlayan bir padişah fermanı çıkarıldı. Böylece bu bölgede “Gedik” usulü uygulanmaya başlandı. Bundan böyle bu bölgede eczane açabilmek için burada eczanesi bulunan bir eczane sahibinden, eczane açma hakkının satın alınması gerekiyordu.

Zamanla bu ruhsat devretme yöntemi bütün İstanbul’a yayıldı ve giderek çok yüksel bedeller istenmeye başlandı. Gedik uygulaması, hakları ve alınacak harçlar 1853 tarihli“Nizamnâme-i Eczâciyân der Memâlik-i Osmâniye” ile düzenlendi. Bu nizamname ile gedik hakkı eczacının mirasçılarına da tanındı.