Efe Dündar
Yrd. Doç. Dr. Efe Dündar
Yeni Tüketici Kanunu ve Eczacılar

Nihayet yeni bir tüketici kanununa sahip olduk. Tam adıyla "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun". Nihayet diyorum, çünkü bu konudaki ilk kanun çıkalı neredeyse 20 yıl oluyor.

Türk Hukuk Sistemi açısından 23.02.1995 tarihli 4077 sayılı "Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun" önemli bir yere sahipti. Tüketicinin haklarının gözetilmesi ve çerçevelenmesi açısından bir ilki temsil ediyordu. Ancak aradan geçen bu uzun sürede tüketici piyasasının hızla gelişmesi yeni ihtiyaçlar doğurdu, yeni yaklaşımlar gerekti. 6502 sayılı yeni kanun 28.11.2013 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştı, 6 ay sonra 28 Mayıs 2014'te de yürürlüğe girdi. Böylece 4407 sayılı önceki kanun yürürlükten kalkmış oldu.

Tüketicinin haklarını yenilenmiş metot ve şartlarıyla koruma iddiasında olan bu kanunun, pek tabii ki sağlık hukukunu ilgilendiren hususları da mevcut. Özellikle üzerinde duracağımız maddeleri ise 8, 9 ve 10. maddeleri kapsamında düzenlenmiş bulunan ‘’ayıplı mal’’ hükümleri olacaktır.

Kanuna göre ayıplı mal; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ayrıntılı tanımı kanunun 8. maddesinde bulabilirsiniz. Kanunun tamamını sitemizde inceleyebilirsiniz.

"Ayıplı mal"ın tanımına bakınca; sağlık hukuku kapsamında tüketici, eczacı ve üretici üçgeni içinde, ayıplı mal kavramından anlaşılması gereken yegane ürün yani mal ilaçtır.

İlaç, niteliği ve bünyesinde barındırdığı pek çok özellikler bakımından, ayıplı mal özelliği riskini taşıyan bir üründür. Eczacının sorumluluğu her ne kadar reçeteli ilaçlar dahilinde yokmuş gibi varsayılsa da aslında vardır.

Nitekim 12 nisan 2014 tarihinde yayınlanmış bulunan eczacılar ve eczaneler hakkında yönetmeliğin 20. maddesinde, eczacıların soğuk zincir standardında olan ilaçları saklama, bulundurma açısından tabii olduğu yeni durumlar, oldukça detaylı bir şekilde sıralanmış bulunmaktadır. Bu hususların sağlanmaması durumunda, eczacı reçeteli ilaçlar dahilinde de sorumlu tutulabilecektir.

Reçetesiz ilaçlar ve majistral ilaçlar konusunda ise yeni tüketici kanununda yer alan sorumluluğun şart ve cezaları eczacıyı bütünüyle kapsamaktadır.

Reçetesiz satılan bu ürünlerin kanunda da belirtilen özellikler sahip olmayarak, ayıplı mal tanımının içine girdiği durumlarda, ilaç tüketicisi kanunun 11. maddesinde yer alan haklarından yararlanmayı isteyebilir.

Tüketicinin ayıplı ürün nedeniyle eczacıya karşı hakları nelerdir, şöyle bir görelim:

a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,

b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,

c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,

ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme.

Bu haklar seçimlik haklardandır. Tüketici istediği haktan bir tanesini seçerek eczacıya karşı sunabilir ve eczacı da kanun dahilinde tüketicinin isteklerini yerine getirmekle sorumludur

Yalnız bu noktada özellikle belirtmek istediğim bir husus var: Ücretsiz onarım ve ürünün misliyle değişimi hakları kanunun tanıdığı yetki çerçevesinde tüketici tarafından ithalatçıya karşı da kullanılabilecektir. Üretici-ithalatçı, maldaki yani ilaçtaki hatanın, piyasaya sürülmesinden sonra ortaya çıktığını kanıtlayabildiği takdirde sorumluluktan kurtulabilecektir.

Tüketicinin, yukarıda gördüğümüz seçenekli haklarının yanı sıra kuşkusuz, tazminat talepleri de söz konusu olabilir.

Pek tabii konumuz düşünüldüğünde bu seçimlik haklardan bedel indirimini kapsayan seçenek ve onarım haklarının kullanımı, ilaç özelinde mümkün görünmemektedir.