Ankara Eczane Teknisyenleri Derneği Başkanı anlatıyor.. "Hızla yıpranıyoruz"

ankara-eczane-teknisyenleri-dernegi-baskani-anlatiyor-hizla-yipraniyoruz

Ankara Eczacı Teknisyenleri Derneği Başkanı teknisyen dünyasını anlattı


27 Mart 2020 08:10

Eczacılar kadar eczane teknisyenleri de zor ve yorucu bir dönem geçiriyor. Coronavirüs ya da teknik adıyla COVID-19 salgının getirdiği ek sorunlar, zaten yoğun mekanlar olan eczanelerde çalışanları yıpratmaya başladı. Hem eczacıları hem de teknisyenleri.

Teknisyenler güçlü bir mesleki örgüt yapısına sahip olmamanın da talihsizliği ile -ki bu ifadeyi son dönemde pek çok eczane teknisyenin ağzından duyduk, sosyal medyada gördük- kendilerini yalnız bırakılmış hissediyorlar.   

Ankara Eczane Teknisyenleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Demirci'den samimi, bir ifade ile dile getirilmiş sesli bir mesaj aldık. Teknisyenlerin yaşadıklarını, hissettiklerini, düşüncelerini anlatıyor. Kendi dünyalarında yaşananları su yüzüne çıkarıyor.

Sorunları birinci ağızdan dinledik. Kısaltarak sunmayı düşünerek oturduk bilgisayarın başına ama hiçbir cümleyi kırpmaya elimiz varmadı. Yazılanlar kendisine ait, ara başlıkları biz ekledik; sunuyoruz:

Hızla yıpranıyoruz..

"Biz eczaneler olarak şu anda hastanelerin acil kısımları kadar yoğun çalışıyoruz. Reçeteli hastalarımız geliyor onlara bakıyoruz. Reçetesiz olup raporlu hastalara biz bakıyoruz. Koronavirüs için önlem alan vatandaşlarımıza dezenfektandır, maskedir, eldivendir bunların satımı ile ilgileniyoruz ve şu anda çok yoğun bir şekilde oluyor bu işler.

Hastaneye, sağlık ocaklarına gidemeyen hastalarımız tansiyon, şeker ölçtürmeye eczaneye geliyor. Onlarla ilgileniyoruz, mecburen biz ilgileniyoruz. Hastaneye gidemeyen ve yahut ta hastalık yüzünden korkup gidemeyen vatandaşlarımız da bize muayene olmaya geliyorlar.

Sizde doktorlar kadar bilirsiniz işte ateşim var, boğazım ağrıyor, çocuğum şöyle, ben kendim böyleyim  gözüm şöyle; yani biz artık bırakın reçete filan bakmayı, hastaları muayene etmeye başladık.

Evlere servis yapıyoruz

Bunların yanı sıra bazı hastalar çıkmıyor dışarı, kendi tedbirini almış, dışarda hastalık virüs var diyor. Evinden telefon açıyor, bana şu ilacı getirin bana bu ilacı getirin diyor. Bunu yaparken bizleri hiç düşünmüyorlar. Yani biz kendimizi korumaya aldık ama bu eczanedeki çalışan çocuklar tedbirli mi gelip giderken onlara hastalık bulaşır mı diye düşünmüyor.

Biz Eczaneyiz, sağlık sektöründe hizmet eden kurumuz. Birinci basamak sağlık kuruluşuyuz ama bunların en başında biz esnafız. Hani diğer kurumlar, devlet kurumları belki hastaların evden şunu getirin bunu getirin taleplerine karşı gelebilir ama biz eczaneler esnaf olduğumuz için bunu yapamıyoruz. Müşteri kaybı olur kaygısıyla evlere servis yapıyoruz. Evlere ilaç götürüyoruz. Eczanede tansiyondur, şekerdir ölçmeye devam ediyoruz. Onların her dediğini yapmak zorundayız ve bu bizi çok yoruyor bizi çok yıpratıyor. Aşırı çalışma koşullarından dolayı çoğumuz bitap durumdayız.

Doktorlar topu eczanelere atıyor..

Özellikle bu raporlu ilaçlarda, reçetesiz alımda biz çok zorlanıyoruz. Çünkü hasta geldiği zaman ilaçlarını yine 3 aylık alacağını sanıyor ama bu uygulamada sadece devlet 1 aylık ödüyor. Biz 1 aylık ilaç verdiğimiz zaman onlara işin yükünün haricinde bir de neden böyle olduğunu tek tek anlatıyoruz.

Bir de bu iş çok suistimal oldu ve ben çok üzülerek söylüyorum doktorlarımız bu konuda direk topu eczanelere bırakır oldular. Hasta geliyor, tansiyon şeker hastası tamam kronik hasta ama aynı zamanda ağrıları da var, başka şikayetleri de var.

Özellikle ağrı kesicilerin yanı sıra kronik hastalarda çok fazla alerji ilacı kullanan hastalarımız oluyor. Bunların hepsi raporsuz, normal almaları lazım.Doktorlarımız direk gönderiyorlar. Raporlu ilaçlarını git eczaneden al.

Anlayan anlıyor anlamayan yoruyor..

Şimdi vatandaş geliyor biz onlara şey raporlu ilaçlarını veriyoruz diğer ilaçlarını ödenmediğini anlatıyoruz. Doktorun bunu yazması gerektiğini söylüyoruz. Kimisi anlıyor, kimisi anlamak istemiyor. Bizi çok yoruyorlar bu konuda. O yüzden doktorlarımızın da bu konuda biraz hassas olmaları lazım. Hastaya sormaları lazım. Sadece raporlu ilaçlarını mı yazdıracaksın yoksa yanına istediğin bir şeyler var mı, başka şikayetlerin var mı ona göre demeleri lazım ve o şekilde hasta ile ilgilenmeleri gerekiyor.

Kimi doktorumuzda şunu da yapan var; Hasta işte benim biraz başım ağrıyor ve raporlu ilacımı yazdıracağım diyor; o da diyor ki raporlar eczaneden alabilirsin ben sana bir ağrı kesici yazayım deyip gönderiyor.

Biz de o zaman çok zor durumda kalıyoruz. Çünkü hem o gelenin getirdiği reçetesini giriyoruz hem de raporlu ilaçlarını ayrı bir işlem yapıyoruz. Doktorlarımız kendi üzerlerinde ki iş yükünü biraz hafiflettiler ama bize ne kadar çok iş yükü yüklediklerinin farkında değil galiba. Biz çok yoruluyoruz.

Bu iş temposunda tam gün..

Bu kadar iş temposunun arasında bir de biz tam gün çalışıyoruz. Hani eczane çalışanlarına eczanelere herhangi bir çalışma saatinde kısıtlama gelmedi veya hamile hanım arkadaşlarımıza kronik hastalığı olan diğer arkadaşlarımıza hiçbir esneklik gelmedi. Biz bu konuda çok mağduruz.. Bedenen çok yoruluyoruz. Psikolojik olarak çok kötü durumdayız. En azından dinlenerek evde biraz zaman geçirerek sağlığımızı daha iyi koruyabiliriz.

Zaten risk faktörü arasındayız. Sürekli hastalarla iç içeyiz, bir de yorgunluktan vücudumuz zayıf düşüyor. Hastalığa yakalanma riskimiz daha da artıyor. Maalesef Eczacı Odalarının, Sağlık Bakanlığının, İl Sağlıkların bu konularda hiçbir çalışması yok. 'Bu adamlar perişan oluyor, burada yıpranıyor.' diyen yok. Hiçbir çalışma yok, hiçbir faaliyet yok.

Bizimle ilgilenen yok..

Diğer yandan yaşanan salgın hastalık hakkında hiçbir bilgi alışverişi de yok. Eczane çalışanlarına hiçbir eğitim yok. En azından sosyal medya aracılığı ile web sayfaları üzerinden, Whatsapp üzerinden birçok bilgilendirme verilebilir ama hiçbir şey yok.

Birçok eczacımız kendi personelinin korunma ekipmanını karşılıyor ama yetersiz kaldığı yerde teknisyen kendi ekipmanını kendisi oluşturuyor. Bu konuda Eczacı Odalarının bir çalışma yapması lazım. Kronik hastalığı olan arkadaşlarımızın kesinlikle çalışmaması lazım. Hamile arkadaşlarımızın kesinlikle çalışmaması lazım ama bu çalışmama durumunun da kayıtlara idari izin olarak geçmesi gerek.

Bu özel durum eczane çalışanının kendi yıllık izninden düşülmemeli ya da ücretsiz izin olarak gösterilmemeli, çünkü keyfi bir izin değil; bunların hepsi mecburi izin. Biz arkadaşlarımız için böyle bir uygulamanında olmasını bekliyoruz.

Çalışma saatleri sorunu..

Birçok teknisyen ile konuştuk, onların dertlerini dinledik. Ortak bir kanı var, hani çalışma saatinin azalması hakkında insanlarımızı da mağdur etmek istemiyoruz ama bu tempoya dayanmak güç.

Bizim bir çalışma saati önerimiz var. 10:00 ve 16:00 arası, günlük 6 saat bir çalışma saati tespit edilmesini öneriyoruz. Böylece iş temposu katlanılabilir düzeye gelecek. Hastalıktan da olabildiğince korunmuş olacağız.

Bu saatler arasında çalışma saati bunun haricinde ki nöbetçi eczanelerin sayısının da 2-3 katına çıkmasını talep ediyoruz. Böyle olursa hem nöbetçi kalan eczanelerde de bir yorulma söz konusu olmayacak. Diğer saatler arasında eczane teknisyenleri dinlenmiş olacak. Bu uygulamaya geçersek emin olun ki çok daha verimli bir çalışma sistemi olmuş olur.

Eczane teknisyenleri bizi çok arıyorlar; dernek olarak hiçbir şey yapmıyor musunuz diyorlar. Sağda solda konuşuyorlar dernek bizi neden yalnız bıraktı diyorlar ama şu söylediğim konuları her bulduğumuz ortamda dile getirmekten başka elimizden bir şey gelmiyor arkadaşlar.

Eczane teknisyenleri dernekleri hiçbir şekilde çalışma saatlerini belirleyemiyor. Ekipman konusunda bizim belirli bir bütçemiz yok. Hani Eczacı odaları gibi TEB gibi bizim bir gelirimiz olmadığı için biz hani arkadaşlarımıza kendisini koruması için bir şey gönderemiyoruz."

Sekiz bin çalışan var, üye sayımız binlerde..

Bir de şöyle bir şey var; yani sadece Ankara için konuşuyorum, yedi sekiz bin çalışan var, üye sayımız binlerde. Bin kişinin ödediği aidatlarla biz sadece kendi kiramızı giderlerimizi karşılayabiliyoruz. Onun dışında zaten derneğimizde para yok. Elimizden geldiğince eğitimler falan veriyoruz. Bunları da dernekte toplanan az bir para ile yapıyoruz ve bitiriyoruz.

Hiçbir zaman artıya geçemedik. Elimizde para olmadan da arkadaşlarımıza bir şeyler yapamayız. Özetle hani 1.000 kişiden aldığımızla hadi 1.000 kişiye hizmet götürdük desek, 8.000 kişiye nasıl ne yapacağız. Öyle bir gücümüz, öyle bir bütçemiz maalesef yok.

Elimizden gelen bu..

Elimizden gelen tek şey Eczacı Odalarına, Sağlık Bakanlığına, İl Sağlıklara, eczane çalışanlarına şu an ki zor durumunu anlatmak. Bizler bunu yapıyoruz, İl sağlıklara, Sağlık Bakanlığına, Valiliklere kadar eczane çalışanlarının zor durumunu bir şeylerin yapılması gerektiğini söylüyoruz.

Bunu yapmaktan başka da bizim eczane çalışanlarımıza ne yazık ki şuan yapacağımız hiçbir şey yok. Hani şu saatte gelin, şu saatte gidin, size biz maske alalım, veyahut da hastanız evden çağırırsa gitmeyin, gelen hastanın tansiyonunu ölçmeyin biz bunları diyemeyiz.

Çünkü özel sektör her eczane çalışanının bir patronu var başında. Onların kendi arasında çözeceği şeyler. Sorumluluk ve yönetim eczacılarda, Eczacı Odalarında. Ancak eczacı meslek kuruluşları eczacıları bu konularda yönlendirebilir; çalışanlarınıza şunları yaptırmayın, dışarıya göndermeyin vs diyebilir.

Açıkçası şöyle durumlar da var; eczanede belki bir personel var, hamiledir, eczacı ona git diyemiyor çünkü o zaman kendi çalışması lazım tüm gün. Kronik hastalığı olan arkadaşlarımız belki eczanede 1-2 kişi çalışıyorlar, onlarda evine gidemiyorlar. Biz gidip kimseye sen bunu neden göndermiyorsun diyemiyoruz, çalışma saatleri hakkında da bir şey yapamıyoruz ne yazık ki. Halimiz durumumuz işte budur..


Facebookta paylaş Twitterda paylaş


Bu haberleri de okumak isteyebilirsiniz :

Okuyucu yorumları
Bu habere henüz yorum girilmemiştir.
Yorum yaz